İnsanız… Hem kendimizden, hem ilişkide olduğumuz insanlardan, hayatımızın geçtiği toplumsal sistemden beklentilerimiz var. Fizyolojik ve psikolojik açıdan sağlıklı olabilmemiz için yaşama dair ihtiyaçlarımızın karşılanması gerekiyor. Sevmek istiyoruz, sevilmek istiyoruz ama özellikle sevdiğimizin bizi sevmesini istiyoruz. Onaylanmak, toplumda kendimize has, biricik ve tek olan yapımızla kabul görmek istiyoruz. Kişisel alanımızın korunmasını, kararlarımıza, duygu ve düşüncelerimize saygı gösterilmesini istiyoruz. Anlaşılmak istiyoruz. Peki biz anlayabiliyor muyuz? Biz istiyoruz da verebiliyor muyuz? En önemlisi bu hayatla dans ederken dengeyi tutturabiliyor muyuz?

koronovirüs, ncov, covid, kovid, virüs, hücre

Günümüzde her geçen gün şiddet olayları artıyor. Özellikle Kovid-19 sürecinde dünyada ve ülkemizdeki veriler doğrultusunda fiziksel şiddetin, psikolojik destek, hukuki yardım talebinin arttığını görüyoruz. Peki kime, niye, neden bu kadar şiddet?

koronovirüs, ncov, covid, kovid, virüs, hücre

Sosyal biliş anahtar kavram olarak görünüyor

Şiddeti, saldırgan davranışları anlayabilmek için öncelikle tanımı iyi yapmak gerekir. Saldırganlığı başka bir organizmayı incitmeye, zarar vermeye yönelik davranışların bütünü olarak ifade edebiliriz. Evet, insan olmanın getirdiği hayatta kalabilme, üreyerek genlerimizi bir sonraki nesle aktarabilme gibi gündelik hayatı yaşarken farkında bile olmadığımız kaygılarımız saldırganlığı tetikler. Ama saldırganlığı içgüdüsel bir davranış olmaktan çok sosyal biliş dediğimiz, karşımızdakinin bir durum karşısında duygu ve düşüncelerini aynı düşünmese de anlayabilme, bakış açısının bizden farklı olabileceğini kabul edebilme yetisi ile çok daha ilişkilendirerek yorumlamak toplumsal yapı için daha faydalı olacaktır.

kadın,erkek, kıskanç, kıskanma, ilişki, çift, öfke

İnsanlar, önce kendi duygu, düşüncelerini sonrasında diğer insanların bakış açılarını anlayabildiklerinde ve kendi bakış açılarını diğerlerinin bakış açılarından ayırt edebildiklerinde diğer insanları anlama potansiyelleri gelişir. Karşısındaki kişiyi anlama becerisi yüksek olan bireyin de olaya yaklaşımı, anlaşmazlık durumlarında işlevsel çözümler üretebilme, duygularını kontrol ve yönetme tarzı daha nitelikli olur. Şiddet eğilimi konusunda anahtar kavram olan sosyal biliş bireyin kendisi, başkaları, içinde bulunduğu sosyal sistemin davranışları ve değerleri üzerine düşünebilmesidir. Bu kapasitenin gelişmesini sağlayan en temel şey de aile ve ailenin içerisinde bulunduğu çevredir.

öfke patlaması

Şiddetin temelinde aile bulunuyor

Eğer aile bireyin sosyo-duygusal ihtiyaçlarını karşılamıyorsa, varlığını yok sayıyorsa, kendi olma, duygu ve düşüncelerini ifade etme girişimlerini erken yaşlardan itibaren engelliyorsa kişide öfke duygularının oluşumu kaçınılmazdır. Bir de üzerine hakaret, aşağılama içeren sözel, vurma, itme davranışları gibi fiziksel şiddete maruz kalıyorsa insan engellenmişlik, değersizlik hisleriyle dolu, yaşanılan dünyayı ve dünyada yaşayanları düşman olarak algılayan bir zihinsel yapıya sahip olur. Bu da öfke birikimini ve şiddetin kolaylıkla gerçekleşmesini tetikleyebilir.

öfke duymak

Saldırganlık gelişiminde şiddet davranışlarını gözlemleyen çocuk model alarak bu davranışları içselleştirir, kanıksar. Bir de bu davranış ödülle sonuçlanıyorsa, aile veya çevre içerisinde bir çözüm üretmek, istediklerini elde etmek için kullanılıyorsa şiddet davranışını çocuk kendisi de tekrar etmek isteyebilir. Davranış bu şekilde öğrenilmiş olur. İçinde yaşadığı sistemde şiddet davranışı kişiyi diğerlerine karşı avantajlı ve üstün kılıyorsa, karşılığında herhangi bir yaptırımla karşılaşmıyorsa saldırganlık sürekli ve alışkanlık hâline gelebilir. Bu sayede saldırganlık davranışı sergileyen bireyler yüksek düzeyde özgüvene de sahip olurlar. Saldırganlık aynı zamanda beyindeki ödül merkezini harekete geçirir. Şiddete eğilimi olan birey engelleyici bir yaptırımla karşılaşmıyorsa ve şiddet davranışından zevk alıyorsa, şiddeti sürekli tekrarlama potansiyeli çok yüksektir.

çocuk, mont, çanta, okul, ilkokul, ana okulu, kreş-2

Toplumun yapısı saldırganlığı etkiliyor

Saldırganlığı bütüncül bir yaklaşımla değerlendirmek daha sağlıklı olacaktır. İç içe geçmiş matruşkalar misali olayı ele alırsak belli genetik kodlarla ve fizyolojik yapı ile dünyaya gelen çocuğun ailesi, ailenin stres düzeyi, çocuk yetiştirme ve disiplin verme tarzı, sosyoekonomik koşulları; mahalle, şehir, geleneksel yapı, değerler, ülkedeki sosyo-politik duruş, genel anlamda farklı olanın duygu, düşünce, davranış şekline yaklaşım tarzı, linç kültürü anlayışı, kızını dövmeyen dizini döver ya da dayak cennetten çıkmadır yaklaşımı saldırganlığın oluşumuna etki eden faktörlerdir. Bugün baktığımızda şiddeti sadece düşük sosyoekonomik düzeyde görmüyoruz. Entelektüel ve ekonomik düzey yükseldikçe üstün olma, gücü daha stratejik olarak kendi lehine kullanma kapasitesi de artıyor. Şunu unutmamak gerekiyor, her şeye sahip olmak, narsistik duyguları yüceltmek, bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığı ile her türlü şiddete şahsi menfaatler doğrultusunda sessiz kalmak, çok kısa bir süre sonra ibrenin kendimize de döneceğinin riskini almak demektir.

Şiddete maruz kalmak şiddeti körüklüyor

Her bireyin mizacı, zihinsel yapısı, ailesinde ve çevresinde fiziksel, psikolojik, sözel olarak deneyimlediği şiddet davranışlarının miktarı, kalıp yargıları, dünyayı algılama şekli birbirinden farklıdır. Bu sebeple farklı bilişsel seviyelere, önyargılara, bilgi ve tecrübelere sahip bireyler dış çevredeki uyaranlara, provokasyonlara farklı şekilde cevap verir. Bununla birlikte, yapılan birçok araştırma erken yaşlardan itibaren sıklıkla fiziksel ve sözel saldırganlığı gözlemlemiş veya deneyimlemiş, kökleşmiş agresif davranışları olan bireylerin dış uyaranları daha kişisel algılayarak, bu uyaranlara çok daha agresif davranışlarla cevap verme olasılığının yüksek olduğunu gösteriyor.

Pelin Haymana / Aile Danışmanı ve Psikoterapist · disdostu.org/kime-niye-neden-bu-ofke/
1.011 kez okundu

Diş Dostu Derneği

Merkezi İsviçre’de bulunan Toothfriendly International, 1982 yılından beri ağız-diş bakımı ve doğru beslenme bilincini oluşturmak, geliştirmek ve yerleştirmek konusunda çalışmalar yapan uluslararası bir federasyondur. Federasyonun İsviçre, Almanya, Japonya, Kore ve Türkiye’deki yerel dernekleri de kendi ülkelerinde aynı hedefe hizmet etmektedir. Toothfriendly International’ın Türkiye’deki yerel kuruluşu olan Diş Dostu Derneği 1997 yılından beri federasyonun uluslararası misyonu doğrultusunda, Türkiye’de uzun vadede daha sağlıklı kuşaklar yetiştirilmesine katkıda bulunmak amacıyla çeşitli proje ve etkinlikler düzenlemektedir.

0 yorum

Bir yanıt yazın

Avatar placeholder

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir