Etiket: Cenk Umur
-
Yaşamınızda mizaha yer açın!
•
Mizah kimimiz için eğlenceden ibaretken kimimiz içinse ciddiyetten uzak bir davranış oluyor. En eski ifade biçimlerimizden biri olan mizah zihinsel, duygusal ve sosyal iyilik halimizi derinden etkiliyor. Mizaha genellikle gülerek tepki veriyoruz. Gülmek stres hormonu olan kortizol düzeyini azaltıyorken iyi hissetmemizi sağlayan dopamin ve endorfin düzeyini artırıyor. Aynı zamanda “kara mizah” yaşadığımız travmaları yeniden anlamlandırmamıza…
-
Gündüz düşleri tehlikeli mi?
•
Uyanıkken, çevremizdeki uyarıcılara kendimizi kısmen kapatarak, zihin akışımızı başka yöne çevirdiğimiz, yarı bilinçli hayal kurma haline gündüz düşü deniyor. Gündüz düşleri geçmiş anılarımızdan veya geleceğe dair senaryolardan oluşuyor. Gündüz düşlerini çoğumuz deneyimliyoruz. Hatta bazı işlevlere sahip olduğunu söyleyebiliriz: Henüz yaşanmamış olaylarla ilgili senaryolar üreterek gelecekteki durumlara hazırlanabiliriz. Gündüz düşleri yenilikçi fikirler ve sanat eserleri gibi…
-
Zihinler arası yansıma: Ayna nöronlar
•
Karşınızdaki kişi esnediğinde siz de esniyor musunuz? Sanki esneme bulaşıcıymış gibi. Ya da ağlayan birini gördüğünüzde gözleriniz dolmaya başlayabiliyor. Bu istemsiz davranış taklitlerinin sebebi ayna nöronlar oluyor. Ayna nöronlar, başkalarının davranışlarını ve duygularını adeta bir ayna gibi yansıtarak beynimizde işlememizi sağlıyor. Bu nöronlar yalnızca hareketleri taklit etmekle kalmıyor aynı zamanda empati, öğrenme ve dil gelişimi…
-
Duygusal emeğin bedeli: Tükenmişlik
•
İnsanların sorunlarını dinlemek, acılarına tanık olmak, onlara destek olmak, kendi duygusal tepkilerini kontrol etmek… Bu duygusal yük, sağlık hizmetlerinde çalışanların günlük yaşamının bir parçasını oluşturuyor. Duygusal hazırbulunuşluk hâli zamanla tükenmişliğe götürebiliyor. Sosyolog Arlie Hochschild’in 1983’te tanımladığı duygusal emek kavramı, çalışanların işlerini yaparken belirli duyguları gizlemelerini ya da o duyguları hissettiklerine dair bir izlenim yaratmalarını ifade…
-
Neden dans etmeliyiz?
•
Dansın, insanlık tarihinin her döneminde olduğu gibi hâlâ varlığını sürdürüyor olması onun bizler için ne kadar önemli ve vazgeçilmez olduğunu gösteriyor. Tarihsel olarak birçok amacı ve işlevi olsa da dans psikolojik sağlığımıza hem bireysel hem de toplumsal düzeyde katkı sağlıyor. Gelin bu katkılara birlikte bakalım. • Duyguları ifade etme Dans, sözcükleri kullanmadan duygularımızı ifade etmemize…
-
Kendinden geçme: Esrime
•
Duyguların yoğun bir haz, coşku veya mistik bir deneyimle taşarak bedenin ve zihnin olağan sınırlarının ötesine geçmesi haline esrime (esriklik) deniyor. Esrime sözcüğü Arapçada kendinden geçme ve sarhoşluk anlamına gelen sekr kökünden geliyor. Vecd, trans, mest ve şevk gibi sözcükler de esrimenin yerine kullanılabiliyor. Tarih boyunca birçok farklı bağlamda ve farklı kültürlerde çeşitli isimlerle anılan…
-
Öğrenilmiş çaresizlik nasıl gelişiyor?
•
Öğrenilmiş çaresizlik, tekrarlanan zorluklarla karşısında koşulları değiştirecek gücümüzün olmadığına inanmamız olarak tanımlanıyor. Öğrenilmiş çaresizliği deneyimlediğimizde var olan olumsuz koşulları değiştirme olasılığımız olsa bile harekete geçmekten vazgeçerek kaderimizi kabul ediyoruz. Öğrenilmiş çaresizlik, psikolog olan Seligman ve Overmier‘in 1967 yılında hayvanlarla yaptığı çalışmada keşfediliyor. Çalışmada, köpekler bulundukları zemin üzerinden kaçamayacakları bir dizi elektrik şokuna maruz bırakılıyor. Kaçarak…
-
“Hayır”ı kabul edebiliyor musunuz?
•
Kitaplarda, internet sayfalarında ve sosyal medyada “hayır demek” ile ilgili birçok içeriğe denk geliyoruz. Hayır diyebilmek elbette önemli ancak size hayır dendiğinde bu durumu kabul edebiliyor musunuz? Başkası size sınır koyduğunda yani hayır dediğinde nasıl tepki verdiğiniz ilişkilerde ne kadar olgun olduğunuzu gösteriyor. “Hayır“ı kabul edememenizin birçok sebebi olabilir. Bunlardan bazılarına göz atalım. • Kişisel…
-
Dijital kimliklerimiz bizi nasıl etkiliyor?
•
Banka hesap bilgilerimiz, e-posta üyeliklerimiz, sosyal medya hesaplarımız ve oynadığımız oyunlar gibi dijital ortamlarda kurduğumuz ilişkiler dijital kimliğimizi oluşturuyor. Özellikle etkileşimli dijital ortamlardaki paylaşımlarımız, yorumlarımız, oyuncu kimliklerimiz ve mesajlaşmalarımız birer kimlik izi oluşturuyor. Bu izler başkaları tarafından nasıl görülmek istediğimizle ilgili olsa da zamanla kendimizi nasıl gördüğümüzü de etkiliyor. Farklı platformlarda farklı benlik izleri ile…