Yangınlar, depremler, su baskınları, kuraklık, hava kirliliği ve olağanüstü hava olayları medyada sıklıkla karşımıza çıkıyor. Bu olaylar bazı kişilerin eko-anksiyete olarak tanımlanan psikolojik belirtiler yaşamasına neden olabiliyor. Eko-anksiyete terimi ekoloji (çevre) ve anksiyete kelimelerinden oluşuyor.
Eko-anksiyete hâlihazırda psikolojik bir bozukluk olarak görülmüyor. Ancak iklim değişikliği sonucunda meydana gelen doğa olayları giderek birçok kişinin psikolojik durumunu olumsuz etkiliyor. İklim ile ilgili sorunlar arttıkça eko-anksiyete yaşayan kişi sayısının da artacağı öngörülüyor.
Eko-anksiyete yaşayan kişiler çevre sorunlarını çok fazla gözlemliyorlar ve iklim değişikliğinin yarattığı tahribatın telafi edilemeyeceğini düşünüyorlar. Bununla bağlantılı olarak kendilerinin ve sonraki nesillerin geleceğiyle ilgili yoğun kaygı yaşıyorlar.
Eko-anksiyete yaşayanlar şu belirtileri gösterebiliyor:
- önceki kuşaklara ve çevreyi umursamayan kişilere yönelik öfke,
- hayal kırıklığı,
- yoğun kaygı,
- doğaya verdiği zarardan dolayı utanç ve suçluluk,
- doğal ortamların yok olması ile ilgili üzüntü,
- geleceği olumsuz algılama,
- felaket senaryoları kurma,
- uyku sorunları,
- iştah değişiklikleri,
- odaklanma zorluğu,
- fiziksel ağrılar,
- sosyal ilişkilerde gerilim,
- sosyal uyumda azalma.
Daha ileri vakalarda yoğun çaresizlik duygusu, depresyona da yol açabiliyor.
Doğa ve çevre bilinci yüksek olan insanlar eko-anksiyete yaşamaya daha yatkın oluyor. Siz de buna benzer bir durum yaşıyorsanız ve hayatınızı ciddi şekilde etkiliyorsa psikolog desteği alabilirsiniz.
0 yorum